Bakara suresi, 286 ayetten müteşekkil olup Kuran’ın en uzun suresi olma özelliğini taşır. Adını, Hz. Musa’nın ümmetiyle yaşadığı kıssada geçen “bakara” (sığır) hadisesinden alan bu sure, kulluk şuurunu pekiştiren, helal ve haramın sınırlarını çizen, geçmiş ümmetlerin ibretlik hallerini aktaran ilahi bir kelamdır.
Bakara Suresi Okunuşu
- Elif lam mim
- Zalikel kitabü la raybe fihi hüdel lil müttekıyn
- Ellezıne yü'minune bil ğaybi ve yükıymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun
- Vellezine yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik ve bil ahireti hum yukinun
- Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
- İnnellezine keferu sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
- Hatemallahü ala kulubihim ve ala semihim ve ala ebsarihim ğaşaveh ve lehüm azabün azıym
- Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hüm bi müminin
- Yuhadiunellahe vellezıne amenu ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeşurun
- Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada ve lehüm azabün elımüm bima kanu yekzibun
- Ve iza kıyle lehüm la tüfsidu fil erdı kalu innema nahnü muslihun
- Ela innehüm hümül müfsidune ve lakil la leşurun
- Ve iza kıyle lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nü'minü kema amenes süfeha ela innehüm hümüs süfehaü ve lakil la ya'lemun
- Ve iza lekullezine amenu kalu amenna ve iza halev ila şeyatıynihim kalu inna meaküm innema nahnü müstehziun
- Allahü yestehziü bihim ve yemüddühüm fi tuğyanihim yamehun
- Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda fe ma rabihat ticaratühüm vema kanu muhtedin
- Meselühüm ke meselillezistevkade nara fe lemma edaet ma havlehu zehebellahü bi nurihim ve terakehüm fı zulümatil la yübsırun
- Summüm bükmün umyün fe hüm la yarciun
- Ev ke seyyibim mines semai fıhi zulümatüv ve radüv ve bark yecalune esabiahüm fi azanihim mines savaıkı hazeral mevt vallahü mühıytum bil kafirın
- Yekadül berku yahtafü ebsarahüm küllema edae lehüm meşev fihi ve iza azleme aleyhim kamu velev şaellahü le zehebe bi semihim ve ebsarihim innallahe ala külli şey'in kadiyr
- Ya eyyühen nasubüdu rabbekümüllezı halekaküm vellezıne min kabliküm lealleküm tettekun
- Ellezı ceale lekümül erda firaşev ves semae binaa ve enzele mines semai maen fe ahrece bihı mines semerati rizkal leküm fe la tec'alu lillahi endadev ve entüm ta'lemun
- Ve in küntüm fi raybim mimma nezzelna ala abdina fe'tu bi suratim mim misli vedu şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikıyn
- Fe illem tef'alu velen tef'alu fettekun naralletı vekudühen nasü vel hicara uiddet lil kafirin
- Ve beşşirillezine amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecrı min tahtihel enhar küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezi rüzıkna min kablü ve ütu bihı müteşabiha ve lehüm fiha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fiha halidun
- İnnellahe la yestahyı ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha fe emmellezıne amenu fe ya'lemune ennehül hakku mir rabbihim ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradallahu bi haza mesela* yüdıllü bihı kesırav ve yehdı bihı kesıra ve ma yüdıllü bihı illel fasikıyn
- Ellezine yenkudune ahdellahi mim ba’di mısakıh ve yaktaune ma emerallahü bihı ey yusale ve yüfsidune fil ard ülaike hümül hasirun
- Keyfe tekfurune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm sümme yumitukum sümme yuhyiküm sümme ileyhi türceun
- Hüvellezı haleka leküm ma fil ardı cemian sümmesteva ilessemai fe sevvahünne seb'a semavat ve hüve bi külli şey'in alım
- Ve iz kale rabbüke lil melaiketi inni cailün fil ardı halifeh kalu e tecalü fiha mey yüfsidü fiha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihu bihamdike ve nükaddisü lek kale inni alemu ma la ta'lemun
- Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiunı bi esmai haülai in küntüm sadikıyn
- Kalu sübhaneke la ilme lena illa ma alemtena inneke entel alimül hakim
- Kale ya ademü embi'hüm bi esmaihim felemma embeehüm bi esmaihim kale elem ekul leküm innı a'lemü ğaybes semavati vel erdı ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun
- Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs* eba vestekbera ve kane minel kafirın
- Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi'tüma ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın
- Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma mimma kana fih ve kulnehbitu ba'duküm li ba'dın adüvv ve leküm fil erdı müstekarruv ve metaun ila hıyn
- Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh innehu hüvet tevvabür rahim
- Kulnehbitu minha cemıa fe imma ye'tiyenneküm minnı hüden fe men tebia hüdaye fela havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar hüm fiha halidun
- Ya benı israılezküru nı'metiyelletı en'amtü aleyküm ve evfu bi ahdı ufi biahdiküm ve iyyaye ferhebun
- Ve aminu bi ma enzeltü müsaddikal li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirim bih ve la teşteru bi ayati semenen kalilev ve iyaye fettekun
- Ve la telbisül hakka bil batılı ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
- Ve ekıymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiıyn
- E te'mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab e fe la ta'kılun
- Vesteıynu bis sabri ves salah ve inneha le keıratün illa alel haşiıyn
- Ellezıne yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun
- Ya benı israılezküru nı'metiyelletı en'amtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın
- Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun
- Ve iz necceynaküm min ali fir'avneyesumuneküm suel azabi yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm ve fi zaliküm belaüm mir rabbiküm azim
- Ve iz ferakna bikümül bahra fe enceynaküm ve ağrakna ale fir'avne ve entüm tenzurun
- Veiz vaadna musa erbeıyne leyleten sümmettehaztümül ıcle mim ba'dihı ve entüm zalimun
- Sümme afevna anküm mim ba'di zalike lealleküm teşkürun
- Ve iz ateyna musel kitabe vel fürkane lealleküm teehtedun
- Ve iz kale musa li kavmihı ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül ıcle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm zaliküm hayrul leküm ınde bariiküm fe tabe aleyküm innehu hüvet tevvabür rahıym
- Ve iz kultüm ya musa len nü'mine leke hatta nerallahe cehraten fe ehazetkümüs saıkatü ve entüm tenzurun
- Sümme beasnaküm mim ba'di mevtiküm lealleküm teşkürun
- Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
- Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe külu minha haysü şi'tüm rağadev vedhulül babe süccedev ve kulu hıttatun nağfirleküm hatayaküm ve senezıdül muhsinin
- Fe beddellezıne zalemu kavlen ğayrallezı kıyle lehüm fe enzelna alellezıne zalemu riczem mines semai bima kanu yefsükun
- Ve izisteska musa likavmihi fe kulnadrib bi asakel hacer fenfecerat minhüsneta aşrate ayna kad alime küllü ünasim meşrabehüm külu veşrabu mir rizkıllahi ve la ta'sev fil erdı müfsidin
- Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamiv vahidin fed'u lena rabbeke yuhric lena mimma tümbitül ardu mim bakliha ve kıssaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha kale e testebdilunellezı hüv edna billezi huve hayr ihbitu mısran fe inne leküm ma seeltüm ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabim minellah zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyıne bi ğayril hakk zalike bi ma asav ve kanu ya'tedun
- İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiine min amene billahi vel yevmil ahiri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fihi lealleküm tettekun
- Sümme tevelleytüm mim ba'di zalik fe lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu leküntüm minel hasirin
- Ve le kad alimtümüllezına'tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kıradeten hasiin
- Fe cealnaha nekalel lima beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızatel lil müttekıyn
- Ve iz kale musa li kavmihı innellahe ye'müruküm en tezbehu bekarah kalu etettehızüna hüzüva kale euzü billahi en ekune minel cahilın
- Kalüd'u lena rabbeke yübeyyil lena ma hı kale innehu yekulü inneha bekarütl la fariduv ve la bikr avanüm beyne zalik fef'alu ma tü'merun
- Kalüd’u lena rabbeke yübeyyil lena ma levnüha kale innehu yekulü inneha bekaratün safraü fakıul levnüha tesürrün nazırın
- Kalüd’u lena rabbeke yübeyyil lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna ve inna in şaellahü le mühtedun
- Kale innehu yekulü inneha bekaratül la zelulün tüsırul erda ve la teskıl hars müsellemetül laşiyete fıha kalül ane ci’te bil hakk fe zebehuha ve ma kadu yef'alun
- Ve iz kateltüm nefsen feddara'tüm fıha vallahü muhricüm ma küntüm tektümun
- Fe kulnadribuhü bi ba'dıha kezalike yuhyillahül mevta ve yürıküm ayatihı lealleküm ta'kılun
- Sümme kaset kulubüküm mim ba'di zalike fe hiye kel hıcarati ev eşeddü kasveh ve inne minel hıcarati lema yetefecceru minhül enhar ve inne minha lema yeşşekkaku fe yahrucü minhül ma' ve inne minha lema yehbitu min haşyetillah vemallahü bi ğafilin amma ta'melun
- E fetatmeune ey yü'minu leküm ve kad kane ferıkum minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu mim ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun
- Ve iza leküllezıne amenu kalu amenna ve iza hala ba'duhüm ila ba'din kalu etühaddisunehüm bi ma fetehallahü aleyküm li yühaccuküm bihı ınde rabbiküm e fe la ta'kılun
- E ve la ya'lemune ennellahe ya'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
- Ve minhüm ümmiyyune la ya'lemunel kitabe illa emaniyye ve in hüm illa yezunnun
- Fe veylül lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim sümme yekulunel kitabe bi eydıhim sümme yekulune haza min ındillahi li yeşteru bihı semenen kalıla fe veylül lehüm mimma ketebet eydıhim ve veylül lehüm mimma yeksibun
- Ve kalu len temessenen naru illa eyyamem ma'dudeh kul ettehaztüm ındellahi ahden fe ley yuhlifellahü ahdehu em tekulune alellahi ma la ta'lemun
- Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihı hatıy'etühu fe ulaike ashabün nar hüm fıha halidun
- Vellezine amenu ve amilus salihati ülaike ashabül cenneh hüm fiha halidun
- Ve iz ehazna mısaka benı israıle la ta'büdune illellahe ve bil valideyni ıhsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakıni ve kulu lin nasi husnev ve ekıymus salate ve atüz zekahsümme tevelleytüm ila kalılem minküm ve entüm mu'ridun
- Ve iz ehazna mısakaküm la tesfikune dimaeküm ve la tuhricune enfüseküm min diyariküm sümme akrartüm ve entüm teşhedun
- Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve tuhricune ferıkam minküm min diyarihim tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan ve iy ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ıhracühüme fe tü'minune bi badıl kitabi ve tekfürune bi ba'd fe ma cezaü mey yef'alü zalike minküm illa hızyün fil hayatid dünya ve yevmel kıyameti yüraddune ila eşeddil azab vemallahü bi ğafilin amma ta'melun
- Ülaikellezıneşteravül hayated dünya bil ahırati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun
- Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim ba'dihı bir rusüli ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs e fe küllema caeküm rasulüm bima la tehva enfüsükümüstekbartüm fe ferıkan kezzebtüm ve ferikan taktülun
- Ve kalu kulubüna ğulf bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalilem ma yü'minun
- Ve lemma caehüm kitabüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm ve kanu min kablü yesteftihune alellezıne keferu fe lemma caehüm ma arafu keferu bihı fe la'netüllahi alel kafirın
- Bi'semeşterav bihı enfüsehüm ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen ey yünezzilellahü min fadlihi ala mey yeşaü min ıbadih fe bau bi ğadabin ala ğadab ve lil kafirıne azabüm mühin
- Ve iza kıyle lehüm aminu bima enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfurune bi ma veraehu ve hüvel hakku müsaddikal lima meahüm kul fe lime taktülune embiyaellahi min kablü in küntüm mü'minin
- Ve le kad caeküm musa bil beyyinati sümmettehaztümül ıcle mim ba'dihi ve entüm zalimun
- Ve iz ehazna mısakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vesmeu kalu semi'na ve asayna ve üşribu fı kulubihimül ıcle bi küfrihim kul bi'sema ye'müruküm bihı ımanüküm in küntüm mü'minın
- Kul in kanet lekümüd darul ahıratü indellahi halisatem min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikıyn
- Ve ley yetemennevhü ebedem bima kaddemet eydıhim vallahü alımüm biz zalimin
- Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayahve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh* ve ma hüve bi müzahzihıhı minel azabi ey yüammer vallahü besıyrum bima ya'melun
- Kul men kane adüvvel licibrıle fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi müsaddikal lima beyne yedeyhi ve hüdev ve büşra lil mü'minın
- Men kane adüvvel lillahi ve melaiketihı ve rusülihı ve cibrıle ve mıkale fe innellahe adüvvül lil kafirın
- Ve le kad enzelna ileyke ayatim beyyinat ve ma yekfüru biha illel fasikun
- E ve küllema ahedu ahden nebezehu ferıkum minhüm* bel ekseruhüm la yü'minun
- Ve lemma caehüm rasulüm min ındillahi müsaddikul lima mealhüm nebeze ferıkum minellezıne utül kitab kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun
- Vettebeu ma tetlüş şeyatıynü ala mülki Süleyman ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatıyne keferu yüallimunen nasas sıhra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fela tekfür fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihı beynel mer'i ve zevcih ve ma hüm bi darrıne bihı min ehadin illa bi iznillah ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm ve lekad alimu le menişterahü ma lehu fil ahireti min halakıv ve le bi'se ma şerav bihı enfüsehüm lev kanu la'lemun
- Ve lev ennehüm amenu vettekav le mesubetüm min ındillahi hayr lev kanu ya'lemun
- Ya eyyühellezıne amenu la tekulu raına ve kulünzurna vesmeu ve lil kafirıne azabün elım
- Ma yeveddüllezıne keferu min ehlil kitabi ve lel müşrikıne ey yünezzele aleyküm min hayrim mir rabbiküm vallahü yehtessu bi rahmetihı mey yeşa' vallahü zül fadlil azıym
- Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne'ti bi hayrim minha ev misliha e lem ta'lem ennellahe ala külli şey'in kadır
- E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasıyr
- Em türıdune en tes'elu rasuleküm kema süile musa min kabl ve mey yetebeddelil küfra bil ımani fe kad dalle sevaes sbil
- Vedde kesırum min ehlil kitabi lev yerudduneküm mim ba'di ımaniküm küffara hasedem min indi enfüsihim mim ba'di ma tebeyyene lehümül hakk fa'fu vasfehu hatta ye'tiyellahü bi emrih innellahe ala külli şey'in kadir
- Ve ekıymus salate ve atüz zekah ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü ındellah innellahe bi ma ta'melune besıyr
- Ve kalu ley yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar tilke emaniyyühüm kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikıyn
- Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu ınde rabbihı ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Ve kaletil yehudü leysetin nesar ala şey'iv ve kaletin nesara leysetil yehudü ala şey'iv ve hüm yetlunel kitab kezalike kalellezıne la ya'lemune misle kavlihim fallahü yahkümü beynehüm yevmel kıyameti fıma kanu fıhi yahtelifun
- Ve men azlemü mimmem menea mesacidellahi ey yüzkera fıhesmühu ve sea fı harabiha ülaike ma kane lehüm ey yedhuluha illa haifın* lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün azıym
- Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah innallahe vasiun alım
- Ve kalüttehazellahü veleden sübhaneh bel lehu ma fis semavati vel ard küllül lehu kanitün
- Bedıus semavati vel ard ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun
- Ve kalellezıne la ya'lemune lev la yükellimünellahü ev te'tına ayeh kezalike kalellezıne min kablihim misle kavlihim teşabehet kulubühüm kad beyyennel ayati li kavmiy yukınun
- İnna erselnake bil hakkı beşırav ve nezirav ve la tüs'elü an ashabil cehıym
- Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm kul inne hüdellahi hüvel hüda ve leinitteba'te ehvaehüm ba'dellezı caeke minel ılmi ma leke minallahi miv veliyyiv ve la nasıyr
- Ellezıne ateynahümül kitabe yetlunehu hakka tilavetih ülaike yü'minune bih ve mey yekfür bihı fe ülaike hümül hasirun
- Ya benı israılezküru nı'metiyelletı en'amtü aleyküm ve ennı faddaltüküm alel alemın
- Vetteku yevmel la teczı nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun
- Ve izibtela ibrahime rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn kale innı caılüke lin nasi imama kale ve min zürriyyeti kale la yenalü ahdiz zalimın
- Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna vettehızu mim mekami ibrahime müsalla ve ahidna ila ibrahime ve ismaile en tahhira veytiye lit taifıne vel akifine ver rukkeıs sücud
- Ve iz kale ibrahımü rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahır kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar ve bi'sel mesıyr
- Ve iz yerfeu ibrahimül kavaide minel beyti ve ismail rabbena tekabbel minna inneke entes semıul alim
- Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna inneke entet tevvabür rahıym
- Rabbena veb'as fihim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete ve yüzekkihim inneke entel azızül hakım
- Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh ve le kadıstafeynahü fid dünya ve innehu fil ahireti le minas salihıyn
- İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemın
- Ve vassa biha ibrahimu benihi ve ya'kub ya beniyye innellahestafa lekümüd dıne fe la temutünne illa ve entüm müslimun
- Em küntüm şüheda iz hadara yakub el mevtü iz kale li benıhi ma ta'büdune mim ba'dı kalu na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahıme ve ismaile ve ishaka ilahev vahıda ve nahnü lehu müslimun
- Tilke ümmetün kad halet leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm ve la tüs'elune amma kanu ya'melun
- Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu kul bel millete ibrahime hanıfa ve ma kane minel müşrikin
- Kulu amenna billahi vema ünzile ileyna vema ünzile ila ibrahime ve ismaile ve ishaka ve yakube vel esbati ve ma utiye musa ve ıysa ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun
- Fe in amenu bi misli ma amentüm bihı fe kadihtedev ve in tevellev fe innema hüm fı şikak fe seyekfıkehümüllah ve hüves semıul alım
- Sıbğatellah ve men ahsenü minellahi sıbğatev ve nahnü lehu abidun
- Kul etühaccunena fillahi ve hüve rabbüna ve rabbüküm ve lena amalüna ve leküm a'malüküm ve nahnü lehu muhlisun
- Em tekulune inne ibrahime ve ismaile ve ishaka ve yakube vel esbata kanu huden ev nesara kul e entüm a'lemü emillah ve men azlemü mimmen keteme şehadeten indehu minellah ve mallahü bi ğafilin amma ta'melun
- Tilke ümmetün kad halet leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm ve la tüs'elune amma kanu ya'melun
- Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kıbletihimülletı kanu aleyha kul lillahil meşriku vel mağrib yehdı mey yeşaü ila sıratım müstekıym
- Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehida ve ma cealnel kıbletelletı künte aleyha illa li na'leme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akıbeyh ve in kanet le kebıraten illa alellezıne hedellah ve ma kanellahü li yüdıy'a ımaneküm innellahe bin nasi le raufür rahıym
- Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke kıbleten terdaha fevelli vecheke şatnal mescidil haram ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrah ve innellezıne utül kitabe le ya'lemune ennehül hakku mir rabbihim vemallahü bi ğafilin amma ya'melun
- Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetim ma tebiu kıbletek ve ma ba'duhüm bi tabiın kıblete ba'd ve leinitteba'te ehvaehüm mim ba'di ma caeke minel ilmi inneke izel le minez zalimın
- Ellezine ateynahümül kitabe ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm ve inne ferıkam minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya'lemun
- Elhakku mir rabbike fela tekunenne minel mümterın
- Ve li külliv vichetün hüve müvellıha festebikul hayrat eyne ma tekunu ye'ti bikümüllahü cemıa innellahe ala külli şey'in kadir
- Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram ve innehu lel hakku mir rabbik ve mallahü bi ğafilin amma ta'melun
- Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram ve haysü ma küntüm fe vellu vücuheküm şatrahu li ella yekune linnasi aleyküm hucceh ilellezıne zalemu minhüm fe la tahşevhüm vahşevnı ve li ütimme nı'metı aleyküm ve lealleküm tehtedun
- Kema erselna fıküm rasulem minküm yetlu aleyküm ayatina ve yüzekkıküm ve yüallimükümül kitabv vel hıkmete ve yüallimüküm ma lem tekunu ta'lemun
- Fezkürunı ezkürküm veşküru lı ve la tekfürun
- Ya eyyühellezıne amenüsteıynu bis sabri ves salah innellahe meas sabirın
- Ve la tekulu li mey yuktelü fı sebılillahi emvat bel ahyaüv ve lakil la teş'urun
- Ve le neblüvenneküm bi şey'im minel havfi vel cuı ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat ve beşşiris sabirin
- Ellezıne iza esabethüm müsıybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun
- Ülaike alayhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun
- İnnes safa vel mervete min şeairillah fe min haccel beyte evı'temera fe la cünaha aleyhi ey yettavvefe bihima ve men tetavvea hayran fe innellahe şakirun alıym
- İnnellezine yektümune ma enzelna minel beyyinati vel hüda mim ba'di ma beyyennahü lin nasi fil kitabi ülaike yel'anühümullahü ve yel'anühümül laınun
- İllellezine tabu ve aslehu ve beyyenu fe ülaike etubü aleyhim ve enet tevvabür rahıym
- İnnellezine keferu ve matu ve hüm küffarun ülaike aleyhim la'netüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn
- Halidine fıha la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun
- Ve ilahüküm ilahüv vahıd la ilahe illa hüver rahmanür rahim
- İnne fı halkıs semavati vel erdı vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilletı tecri fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fiha min külli dabbetiv ve tasrıfir riyahi ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdı le ayatil li kavmiy ya'kılun
- Ve minen nasi mey yettehızü min dunillahi endadey yühıbbunehüm ke hubbillah vellezine amenu eşeddü hubbel lillah velev yerallezine zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete lillahi cemia ve ennellahe şedidül azab
- İz teberraellezınet tübiu minellezınettebeu ve raevül azabe ve tekattaat bihimül esbab
- Ve kalellezınet tebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhüm kema teberrau minna kezalike yürıhimüllahü a'malehüm haseratin aleyhim ve ma hüm bi haricine minen nar
- Ya eyyühen nasü külu mimma fil erdı halalen tayyibev ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu leküm adüvvüm mübin
- İnnema ye'müruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun
- Ve iza kıyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'kılune şey'ev ve la yehtedun
- Ve meselüllezıne keferu ke meselillezı yen'ıku bi ma la yesmeu illa düaev ve nidaa summüm bükmün umyün fe hüm la ya'kılun
- Ya eyyühellezıne amenu külu min tayyibati ma razaknaküm veşküru lillahi in küntüm iyyahü ta'büdun
- İnnema harrame aleykümül meytete ved deme ve lahmel hınzıri ve ma ühille bihı li ğayrillah fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe la isme aleyh innellahe ğafurur rahim
- İnnellezıne yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve yeşterune bihı semenen kalılen ülaike ma ye'külune fı bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kıyameti ve la yüzekkıhim ve lehüm azabün eliym
- Ülaikellezıneşteravüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah fe ma asberahüm alen nar
- Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil hakk ve innellezınahtelefu fil kitabi le fı şikakım beıyd
- Leysel birra en tüvellu vücuheküm kıbelel meşrikı vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahıri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyın ve atel male ala hubbihı zevil kurba vel yetama vel mesakıne vebnes sebıli ves sailıne ve fir rikab ve ekames salate ve atez zekah vel mufune bi ahdihim iza ahedu ves sabirıne fil be'sai ved darrai ve hıynel be's ülaikellezine sadeku ve ülaike hümül müttekiun
- Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümül kısasu fil katla el hurru bil hurri vel abdü bil abdi vel ünsa bil ünsa fe men ufiye lehu min ehıyhi şey'ün fettibaum bil ma'rufi ve edaün ileyhi bi ıhsan zalike tahfıfüm mir rabbiküm ve rahmeh fe menı'teda ba'de zalike fe lehu azabün eliym
- Ve leküm fil kısası hayatüy ya ülil elbabi lealleküm tettekun
- Kütibe aleyküm iza hadara ehadekümül mevtü in terake hayra elvasıyyetü lil valideyni vel akrabıne bil ma'ruf hakkan alel müttekıyn
- Fe mem beddelehu ba'de ma semiahu fe innema ismühu alellezine yübeddiluneh innellahe semıun aliym
- Fe men hafe mim musın cenefen ev ismen fe asleha beynehüm fe la isme aleyh innellahe ğafurur rahıym
- Ya eyyühellezıne amenu kütibe aleykümüs sıyamü kema kütibe alellezine min kabliküm lealleküm tettekun
- Eyyamem ma'dudat fe men kane minküm merıdan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar ve alellezıne yütıykunehu fidyetün taamü miskin fe men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh ve en tesumu hayrul leküm in küntüm ta'lemun
- Şehru ramedanellezı ünzile fıhil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel furkan fe men şehide minkümüş şehra felyesumh ve em kane meridan ev ala seferin fe ıddetüm min eyyamin uhar yürıdüllahü biküml yüsra ve la yuridu bi külüm usr ve li tükmilül ıddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun
- Ve iza seeleke ıbadı annı fe inni karıb ücibü da'veted daı iza deani felyestecıbu lı vel yü'minu bı leallehüm yarşüdun
- Ühılle leküm leyletes sıyamir rafesü ila nisaiküm hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri sümme etimmüs sıyame ilel leyl ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid tilke hududüllahi fe la takrabuha kezalike yübeyyinüllahü ayatihı lin nasi leallehüm yettekun
- Ve la te'külu emvaleküm beyneküm bil batıli ve tüdlu biha ilel hukkami li te'külu ferıkam min emvalin nasi bil ismi ve entüm ta'lemun
- Yes'eluneke anil ehilleh kul hiye mevakıytü lin nasi velhacc ve leysel birru bi en te'tül büyute min zuhuriha ve lakinnel birra menitteka ve'tül büyute min ebvabiha vettekullahe lealleküm tüflihun
- Ve katilu fı sebılillahillizıne yükatiluneküm ve la ta'tedu innellahe la yühıbbül mu'tedın
- Vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel fitnetü eşeddü minel katl ve la tükatiluhüm ındel mescidil harami hatta yükatiluküm fıh fe in kateluküm faktüluhüm kezalike ceazül kafirın
- Fe inintehev fe innellahe ğafurur rahıym
- Ve katiluhüm hatta la tekune fitnetüv ve yekuned dınü lillah fe inintehev fe la udvane illa alez zalimin
- Eşşehrul haramü biş şehril harami vel hurumatü kısas fe menı'teda aleyküm fa'tedu aleyhi bi misli ma'teda aleyküm vettekullahe va'lemu ennellahe mealmüttekıyn
- Ve enfiku fi sebilillahi ve la tülku bi eydıküm ilet tehlüketi ve ahsinu innellahe yühıbbül muhsinin
- Ve etimmül hacce vel umrate lillah fe in uhsırtüm femesteysera minel hedy ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehılleh fe men kane minküm merıdan ev bihı ezem mir ra'sihı fe fidyetüm min sıyamin ev sadekatin ev nüsük fe iza emintüm fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera minel hedy fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyamin fil hacci ve seb'atin iza raca'tüm tilke aşeratün kamileh zalike li mel lem yekün ehlühu hadıril mescidil haram vettekullahe va'lemu ennellahe şedidül ikab
- Elhaccü eşhürum ma'lumat fe men ferada fıhinnel hacce fe la rafese ve la füsuka ve la cidale fil hacc ve ma tef'alu min hayriy ya'lemhüllah ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva vettekuni ya ülil elbab
- Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlem mir rabbiküm fe iza efadtüm min arafatin fezkürullahe ındel meş'aril haram vezküruhü kema hedaküm ve in küntüm min kablihı le mined dallın
- Sümme efıdu min haysü efadan nasü vestağfirullah innellahe ğafurur rahıym
- Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra fe minen nasi mey yekulü rabbena atina fid dünya ve malehu fil ahırati min halak
- Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahireti hasenetev ve kına azabennar
- Ülaike lehüm nasıybüm mimma kesebu vallahü seriul hisab
- Vezkürullahe fı eyyamim ma'dudat fe men teaccele fi yevmeyni fe la isme aleyh ve men teahhara fe la isme aleyh limenitteka vettekullahe va'lemu enneküm ileyhi tuhşerun
- Ve minen nasi me yu'cibüke kavlühu fil hayatid dünya ve yüşhidüllahe ala ma fı kalbih ve hüve eleddül hısam
- Ve iza tevella sea fil erdı li yüfside fıha ve yühlikel harse ven nesl vallahü la yühıbbül fesad
- Ve iza kıyle lehüttekıllahe ehazethül ızzetü bil ismi fe hasbühu cehennem ve le bi'sel mihad
- Ve minen nasi mey yeşrı nefsehübtiğae merdatillah vallahü raufüm bil ıbad
- Ya eyyühellezıne amenüdhulu fis silmi kaffeh ve la tettebiu hutuvatüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn
- Fe in zeleltüm mim ba'di ma caetkümül beyyinatü fa'lemu ennellahe azızün hakım
- Hel yenzurune illa ey ye'tiyehümüllahü fı zulelim minel ğamami vel melaiketü ve kudıyel emr ve ilellahi türceul ümur
- Sel benı israıle kem ateynahüm min ayetim beyyineh ve mey yübeddil nı'metellahi mim ba'di ma caethü fe innellahe şedıdül ikab
- Züyyine lillezıne keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezine amenu vellezınettekav fevkahüm yevmel kıyameh vallahü yerzüku mey yeşaü bi ğayri hısab
- Kanen nasü ümmetev vahıdeten fe beasellahün nebiyyine mübeşşirıne ve münzirine ve enzele mealhümül kitabe bil hakkı li yahküme beynen nasi fımahtelefu fih ve mahtelefe fıhi illellezine utuhü mim ba'di ma caethümül beyyinatü bağyem beynehüm fe hedellahüllezıne amenu limahtelefu fihi minel hakkı bi iznih vallahü yehdi mey yeşaü ila sıratım müstekıym
- Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ye'tiküm meselüllezine halev min kabliküm messethümül be'saü ved darraü ve zülzilu hatta yekuler rasulü vellezine amenu meahu meta nasrullah ela inne nasrallahi karib
- Yes'eluneke maza yünfikun kul ma enfaktüm min hayrin fe lil valideyni vel akrabıne vel yetama vel mesakıni vebnis sebıl ve ma tef'alu min hayrin fe innellahe bihı alım
- Kütibe aleykümül kıtalü ve hüve kürhül leküm ve asa en tühıbbu şey'ev ve hüve şerrul leküm vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
- Yes'eluneke aniş şehril harami kıtalin fıh kul kıtalün fıhi kebır ve saddün an sebılillahi ve küfram bihı vel mescidil harami ve ıhracü ehlihı minhü ekberu indallahi vel fitnetü ekberu minel katl ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an dıniküm inisteta ve mey yertedid minküm an dınihı fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahirah ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
- İnnellezıne amenu vellezıne haceru ve cahedu fı sebılillahi ülaike yercune rahmetellah vallahü ğafurur rahıym
- Yes'eluneke anil hamri vel meysir kul fihima imün kebıruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ıhima ve yes'eluneke maza yünfikun kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
- Fid dünya vel ahirah ve yes'eluneke anil yetama kul ıslahul lehüm hayr ve in tühalituhüm fe ıhvanüküm vallahü ya'lemül müfside minel muslıh ve lev şaellahü le a'neteküm innellahe azızün hakım
- Ve la tenkihul müşrikati hatta yü'minn ve le emetüm mü'minetüm hayrum mim müşriketiv ve lev a'cebetküm ve la tünkihul müşrikıne hatta yü'minu ve le abdüm mü'minün hayrum mim müşrikiv ve lev a'cebeküm ülaike yed'une ilen nar vallahü yed'u ilel cenneti vel mağfirati bi iznih ve yübeyyinü ayatihı lin nasi leallehüm yetezekkerun
- Ve yes'eluneke anil mehıyd kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehıydı ve la takrabuhünne hatta yathurn fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü emerakümllah innellahe yühıbbüt tevvabıne ve yühıbbül mütetahhirin
- Nisaüküm harsül lemü fe'tu harseküm enna şi'tüm ve kaddimu li enfüsiküm vettekullahe va'lemu enneküm mülakuh ve beşşiril mü'minin
- Ve la tec'alüllahe urdatel li eymaniküm en teberru ve tetteku ve tuslihu beynen nas vallahü semiun alim
- La yüahızükümüllahü bil lağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm bi ma kesebet kulubüküm vallahu ğafurun halım
- Lillezıne yü'lune min nisaihim terabbüsu erbeati eşhur fe in fau fe innellahe ğafurur rahıym
- Ve in azemüt talaka fe innellahe semıun aliym
- Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru' ve la yehıllü lehünne ey yektmne ma halekallahü fı erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahır ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fı zalike in eradu ıslaha ve lehünne mislüllezı aleyhinne bil marufi ve lir ricali aleyhinne deraceh vallahü azızün hakim
- Ettalaku merratani fe imsaküm bi ma'rufin ev tesrıhum bi ıhsarı ve la yehıllü leküm en te'huzu mimma ateytümuhünne şey'en illa ey yehafa ella yükıyma hududellah fe in hıftüm ella yükıyma hududellahi fe la cünaha aleyhime fımeftedet bih* tilke hududüllahi fe la tateduha ve mey yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun
- Fe in tallekaha fe la tehıllü lehu mim ba'dü hatta tenkıha zevcen ğayrah fe in tallekaha fe la cünaha aleyhima ey yeteracea in zanna ey yükıyma hududellah ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy ya'lemun
- Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi ma'rufin ev serrihuhünne bi ma'rufiv ve la tümsikuhünne dıraran li ta'tedu ve mey yef'al zalike fe kad zaleme nefseh ve la tettehızu ayatillahi hüzüvev vezküru nı'metellahi aleyküm ve ma enzele aleyküm minel kitabi vel hıkmeti yeızuküm bih vettekullahe va'lemu ennellahe bi külli şey'in alıym
- Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe la ta'duluhünne ey yenkıhne ezvacehünne iza teradav beynehüm bil ma'ruf zalike yuazu bihı men kane minküm yü'minü billahi vel yevmil ahır zaliküm ezka leküm ve ather vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
- Vel validatü yürdı'ne evladehünne havleyni kamileyni li men erade ey yütimmer radaah ve alel mevludi lehu rizkuhünne ve kisvetühünne bil ma'ruf la tükellefü nefsün illa vüs'aha la tüdarra validetüm bi velediha ve la mevludül lehu bi veledihı ve alel varisi mislü zalik fe in erada fisalen an teradım minhüma ve teşavürin fe la cünaha aleyhima ve in eradtüm en testerdıu evladeküm fe la cünaha aleyküm iza sellemtüm ma ateytüm bih ma'ruf vettekullahe va'lemu ennellahe bi ma ta'melune basıyr
- Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacey yeterabbasne bi enfüsihinne erbeate eşhüriv ve aşra fe iza belağne ecelehünne fe la cünaha aleyküm fıma fealne fı enfüsihınne bil ma'ruf vallahü bi ma ta'melune habır
- Ve la cünaha aleyküm fıma arradtüm bihı min hıtbetin nisai ev eknentüm fı enfüsiküm alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaıdulünne sirran illa en tekulu kavlem ma'rufa ve la ta'zimu ukdetem nikahı hatta yeblüğal kitabü eceleh va'lemu ennellahe ya'lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh va'lemu ennellahe ğafurun halım
- La cünaha aleyküm in talaktümün nisae ma lem temessuhünne ev tefridu lehünne ferıdah ve mettiuhünn alel musiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh metaam bil ma'ruf hakkan alel muhsinın
- Ve in tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne ve kad feradtüm lehünne ferıdaten fe nısfü ma feradtüm illa ey ya'fune ev ya 'füvellezı bi yedihı ukdetün nikah ve en ta'fu akrabü littakva ve la tensevül fadle beyneküm innellahe bi ma ta'melune basıyr
- Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitın
- Fe in hıftüm fe ricalen ev rukbana fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu ta'lemun
- Vellezıne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvaca vesıyyetel li ezvacihim metaan ilel havli ğayra ıhrac fe in haracne fe la cünaha aleyküm fı ma fealne fı enfüsihinne mim ma'ruf vallahü aziyzün hakiym
- Ve lil mütallekati metaum bil ma'ruf hakkan alel müttekıyn
- Kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm ta'kılun
- E lem tera ilellezıne haracu min diyarihim ve hüm ülufün hazeral mevti fe kale lehümüllahü mutu sümme ahyahüm innellahe le uz fadlin alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun
- Ve katilu fı sebılillah va'lemu ennellahe semıun alım
- Menzellezı yukridullahe kardan hasenen fe yüdaıfehu lehu ad'afen kesırah vallahü yakbidu ve yebsut ve ileyhi türceun
- E lem tera ilel melei mim benı israıle mim ba'di musa iz kalu li nebiyyil lehümüb'as lena meliken nükatil fı sebılillah kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalü ella tükatilu kalu ve ma lena ella nükatile fı sebılillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina fe lemma kütibe aleyhimül kıtalü tevellev illa kalılem minhüm vallahü alımüm biz zalimın
- Ve kale lehüm nebiyyühüm innellahe kad bease leküm talute melika kalu enna yekunü lehül mülkü aleyna ve nahnü ehakku bil mülki minhü ve lem yü'te seatem minel mal kale innellahestafahü aleyküm ve zadehu betaten fil ılmi vel cism vallahü yü'tı mülkehu mey yeşa' vallahü vasiun aliym
- Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete mülkihı ey ye'tiyekümüt tabutü fıhi sekınetüm mir rabbiküm ve bekıyyetüm mimma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh inne fı zalike le ayetel leküm in küntüm mü'minın
- Fe lemma fesale talutü bil cünudi kale innellahe mübtelıküm bi neher fe men şeribe minhü fe leyse minnı vemel lem ya'amhü fe innehu minnı illa menığterafe gurfetem bi yedih fe şeribu minhü illa kalılem minhüm fe lemma cavezehu hüve vellezıne amenu meahu kalu la takate lenel yevme bi calute ve cünudih kalellezıne yezunnune ennehüm mülakullahi kem min fietin kalıletin ğalebet fieten kesıratem bi iznillah vallahü meas sabirın
- Ve lemma berazu li calute ve cünudihı kalu rabbena efrığ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirın
- Fe hezemuhüm bi iznillahi ve katele davudü calute ve atahüllahül mülke vel hıkmete ve allemehu mimma yeşa' ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dıl le fesedetil erdu ve lakinnellahe zu fadlin alel alemın
- Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk ve inneke le minel mürselın
- Tilker rusülü faddalna ba'dahüm ala ba'd minhüm men kellemellahe ve rafea ba'dahüm deracat ve ateyna ıysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhıl kudüs ve lev şaellahü maktetelellezıne mim ba'dihim mim ba'di ma caethümül beyyinatü ve lakinıltelefu fe minhüm men amene ve minhüm men kefar ve lev şaellahü maktetelu ve lakinnellahe yef'alü ma yürıd
- Ya eyyühellezıne amenu enfiku mimma rezaknaküm min kabli ey ye'tiye yevmül la bey'un fıhi ve la hulletüv ve la şefaah vel kafirune hümüz zalimun
- Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum la te'huzühu sinetüv vela nevm lehu ma fis semavati ve ma fil ard men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa' vesia kürsiyyühüs semavati vel ard ve la yeudühu hıfzuhüma ve hüvel alıyyül azıym
- La ikrahe fid dıni kad tebeyyener ruşdü minel ğayy fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha vallahü semıun alım
- Allahü veliyyüllezıne amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
- E lem tera ilellezı hacce ibrahıme fı rabbihı en atahüllahül mülk iz kale ibrahımü rabbiyellezı yuhyı ve yümıtü kel ene uhyı ve ümit kale ibrahımü fe innellahe ye'tı biş şemsi minel meşrikı fe'ti biha minel mağribi fe bühitellezı kefer vallahü la yehdil kavmez zalimın
- Ev kellezı merra ala karyetiv ve hiye haviyetün ala uruşiha kale enna yuhyı hazihillahü ba'de mevtiha fe ematehüllahü miete amin sümme beaseh kale kem lebist kale lebistü yevmen ev ba7oda yevm kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh venzur ila hımarike ve li nec'aleke ayetel lin nasi venzur ilel ızami keyfe nünşizüha sümme neksuha lahma fe lemma tebeyyene lehu kale a'lemü ennellahe ala külli şey'in kadır
- Ve iz kale ibrahımü rabbi erinı keyfe tuhyil mevta kale e ve lem tü'min kale bela ve lakil li yatmeinne kalbı kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en sümmed'uhünne ye'tıneke sa'ya va'lem ennellahe azızün hakım
- Meselüllezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi ke meseli habbetin embetet seb'a senabihle fı külli sümbületim mietü habbeh vallahü yüdaıfü li mey yeşa' vallahü vasiun alım
- Ellezıne yünfikune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune emvalehüm fı sebılillahi sümme la yütbiune ma enfeku mennev ve la ezel lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Kavlüm ma'rufüv ve mağfiratün hayrum min sadekatiy yetbeuha eza vallahü ğaniyyün halım
- Ya eyyühellezıne amenu la tübtılu sadekatiküm bil menni vel eza kellezı yünfiku malehu riaen nasi ve la yü'minü billahi vel yevmil ahır fe meselühu ke meseli safvanin aleyhi türabün fe esabehu vabilün fe terakehu salda la yakdirune ala şey'im mimma kesebu vallahü la yehdil kavmel kafirın
- Ve meselüllezıne yünfikune emvalehümüb tiğae merdatillahi ve tesbıtem min enfüsihim ke meseli cennetim bi rabvetin esabeha vabilün fe atet üküleha dı'feyn fe il lem yüsıbha vabilün fe tall vallahü bima ta'melune basıyr
- E yeveddü ehadükümen tekune lehu cennetüm min nehıyliv ve a'nabin tecrı min tahtihel enharu lehu fıha min küllis semerati ve esabehül kiberu ve lehu zürriyyetün duafaü fe esabeha ı'sarun fıhi narin fahterakat kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
- Ya eyyühellezıne amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma ahracna leküm minel ard ve la teyemmemül habıse minhü tünfikune ve lestüm bi ahızıhi illa en tüğmidu fıh va'lemu ennellahe ğaniyyün hamıd
- Eşşeytanü yeıdükümül fakra ve ye'müruküm bil fahşa' vallahü yeıdüküm mağfiratem minhü ve fadla vallahü vasiun alım
- Yü'til hıkmete mey yeşa' ve mey yü'tel hıkmete fe kad utiye hayran kesıra ve ma yezzekkeru illa ülül elbab
- Ve ma enfaktüm min nefekatin ev nezertüm min nezrin fe innellahe ya'lemüh ve ma liz zalimıne min ensar
- İn tübdüs sadekati fe niımma hı ve in tuhfuha ve tü'tuhel fükarae fe hüve hayrul leküm ve yükeffiru anküm min seyyiatiküm vallahü bi ma ta'melune habır
- Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdı mey yeşa' ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm ve ma tünfikune illebtiğae vechillah ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun
- Lil fükaraillezıne uhsıru fı sebılillahi la yestetıy'une darben fil erdı yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf ta'rifühüm bi sımahüm la yes'elunen nase ilhafa ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihı alım
- Ellezıne yünfikune emvalehüm bil leyli ven nehari sirrav ve alaniyeten fe lehüm ecruhüm ınde rabbihim ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Ellezıne ye'küluner riba la yekumune illa kema yekumüllezı yetehabbetuhüş şeytanü minel mess zalike bi ennehüm kalu innemel bey'u mislür riba ve ehalellahül bey'a ve harramer riba fe min caehu mevızatüm mir rabbihı fenteha fe lehu ma selef ve emruhu ilellah ve men ade fe ülaike ashabün nar hüm fıha halidun
- Yemhakullahür riba ve yürbis sadekat vallahü la yühıbbü külle keffarin esım
- İnnellezıne amenu ve amilus salihati ve ekamüs salate ve atevüz zekate lehüm ecruhüm ınde rabbihi ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
- Ya eyyühellezıne amenüttekullahe vezeru ma bekıye miner riba in künüm mü'minın
- Fe il lem tef'alu fe'zenu bi harbim minallahi ve rasulih ve in tübtüm fe leküm ruusü emvaliküm la tazlimune ve la tuzlemun
- Ve in kane zu usretin fe nezıratün ila meyserah ve en tesaddeku hayrul leküm in küntüm ta'lemun
- Vetteku yevmen türceune fıhi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet vehüm la yuzlemun
- Ya eyyühellezıne amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la ye'be katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb velyümlilillezı aleyhil hakku vel yettekıllahe rabbehu ve la yebhas minhü şey'a fe in kanellezı aleyhil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy'u eyyümille hüve felyümlil hakku sefıhen ev daıyfen ev la yestetıy'u eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl vesteşhidu şehıdeyni mir ricaliküm fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedılle ıhdahüma fe tüzekkira ıldahümel uhra ve la ye'beş şühedaü iza ma düu ve la tes'emu en tektübuhü sağıyran ev kebıran ila ecelih zaliküm aksetu ındellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadıraten tüdıruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha ve şehidu iza tebaya'tüm ve la yüdarra katibüv ve la şehid ve in tef'alu fe innehu füsuküm biküm vettekullah ve yüallimükümüllah vallahü bi külli şey'in alım
- Ve in küntüm ala seferiv ve lem tecidu katiben ferihanüm makbudah fe in emine ba'duküm ba'dan felyüeddillezi'tümine emanetehu velyettekıllahe rabbeh ve la tektümüş şehadeh ve mey yektümha fe innehu asimün kalbüh vallahü bi ma ta'melune alım
- Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard ve in tübdu ma fı enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' vallahü ala külli şey'in kadır
- Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihı vel mü'minun küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih la nüferriku beyne ehadim mir rusülih ve kalu semı'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr
- La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha leha ma kesebet ve aleyha mektesebet rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih va'fü anna vağfir lena verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirın

Bakara Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali)
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
- Elif, Lam, Mim,
- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
- Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
- Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
- İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
- Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar.
- Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.
- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır.
- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
- Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler.
- Ve yine kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: "Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
- Asıl Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
- İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
- Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
- Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
- Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
- O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
- Eğer kulumuza indirdiğimiz Kuran'dan şüphedeyseniz, bu durumda, siz de bunun benzeri bir sure getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı çağırın.
- Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız -bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: “Bu daha önce de rızıklandığımızdır.” derler. Bu, onlara, (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada, onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
- Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Oysa Allah, bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz.
- Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır.
- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.
- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. Allah: "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
- Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
- Allah: “Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver” dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: “Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim.”
- Ve meleklere: “Adem'e secde edin” dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu.
- Ve dedik ki: “Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
- Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır” dedik.
- Derken Adem, Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
- Dedik ki: “Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde, kim Benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”
- “İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar, ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır.”
- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.
- Yanınızda olanı, doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kuran'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun.
- Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
- Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
- Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
- Onlar, (mü'minler ise), şüphesiz, Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz, O'na döneceklerini bilirler.
- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
- Ve hiç kimsenin, hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
- Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
- Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde -boğduğumuzu hatırlayın.
- Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz, onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.
- Bundan sonra, (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.
- Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan'ı verdik.
- Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca Yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir.
- Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
- Sonra şükredesiniz diye, sizi ölümünüzden sonra dirilttik.
- Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.
- Ve hatırlayın, demiştik ki: “Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız.”
- Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.
- (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı, o zaman Biz ona: “Asanı taşa vur” demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
- Siz (ise şöyle) demiştiniz: “Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın." O zaman Musa: “Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır” demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu, isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
- Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
- Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik ve demiştik ki: “Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız.”
- Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
- Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: “Aşağılık maymunlar olun” dedik.
- Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
- Hani Musa kavmine: “Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım” dedi.
- “Rabbine adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın” dediler. (Musa, Rabbine yalvardıktan sonra) “Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin” dedi.
- (Bu sefer) dediler ki: “Rabbine adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin.” O: “(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir” dedi.
- (Onlar yine:) “Rabbine adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşallah biz doğruyu buluruz” dediler.
- Bunun üzerine Musa: “Rabbim diyor ki o, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir” dedi. (O zaman): “Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
- Bunun için de: “Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun” demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
- Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
- Siz (Müslümanlar) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.
- İman edenlerle karşılaştıklarında “İman ettik” derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: “Allah'ın size açtık (açıkladık)larını, Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?”
- (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
- Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.
- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer karşılığında satmak için “Bu Allah Katındandır” diyenlere. Artık vay, elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
- Dediler ki: “Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir.” De ki: “Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?”
- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
- İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır.
- Hani İsrailoğulları'ndan, “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.
- Hani sizden “Birbirinizin kanını dökmeyin, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın” diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız, hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.
- Sonra (yine) siz, birbirinizi öldürüyor, bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız, size haram kılınmıştı. Yoksa siz, kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
- İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
- Andolsun, Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
- Dediler ki: “Bizim kalplerimiz örtülüdür.” Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
- Allah Katından yanlarında olanı doğrulayan bir kitap geldiği zaman, -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince, onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
- Allah'ın kullarından, dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
- Onlara: “Allah'ın indirdiklerine iman edin” denildiğinde, “Biz, bize indirilene iman ederiz” derler ve ondan sonra olan (Kuran)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an), yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) de ki: “Eğer inanıyor idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?”
- Andolsun, Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.
- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik ve: “Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin” demiştik. Demişlerdi ki: “Dinledik ve baş kaldırdık.” İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: “İnanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?”
- De ki: “Eğer Allah Katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin.”
- Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir.
- Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir.
- De ki: “Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur.
- Her kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikail'e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır.
- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.
- Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
- Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar.
- Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: “Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkar etme” demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
- Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı, Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.
- Ey iman edenler, “Raina-Bizi güt, bize bak” demeyin. “Unzurna-Bizi gözet” deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.
- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
- Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir.
- (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
- Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur.
- Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz, onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı görendir.
- Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez.” Bu, onların kendi kuruntularıdır. De ki: “Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı (burhan) getirin.”
- Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
- Yahudiler dediler ki: “Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir”; Hıristiyanlar da: “Yahudiler bir şey üzere değillerdir” dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
- Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır.
- Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.
- Dediler ki: “Allah oğul edindi.” O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir.
- Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen oluverir.
- Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik.
- Şüphesiz Biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kuran) ile gönderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın.
- Sen onların dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: “Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur.” Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.
- Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır. Kim de onu inkar ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
- Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere muhakkak üstün kıldığımı hatırlayın.
- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
- Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım kelimelerle denemişti. O da (istenenleri) tam olarak yerine getirmişti. O zaman Allah İbrahim'e: “Seni şüphesiz insanlara imam kılacağım” dedi. (İbrahim) “Ya soyumdan olanlar?” deyince (Allah:) “Zalimler Benim ahdime erişemez” dedi.
- Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. “İbrahim'in makamını namaz yeri edinin”, İbrahim ve İsmail'e de, “Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin” diye ahid verdik.
- Hani İbrahim: “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır” demişti de Allah: “Sadece inananları değil inkar edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o” demişti.
- İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Kabe'nin) sütunlarını yükselttiğinde ikisi şöyle dua etmişti: “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin”
- “Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.”
- “Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.”
- Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir.
- Rabbi ona: “Teslim ol” dediğinde O: “Alemlerin Rabbine teslim oldum” demişti.
- Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakub da: “Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin” diye benzer bir vasiyette bulundu.
- Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediğinde, onlar: “Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk” demişlerdi.
- Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
- Dediler ki: “Yahudi veya Hıristiyan olun ki hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dini(dir); O müşriklerden değildi.”
- Deyin ki: “Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız.”
- Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar; yok eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.
- Allah’ın boyası... Allah'ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca) O’na kulluk edenleriz.
- De ki: “O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız.”
- Yoksa siz, gerçekten İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakub'un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: “Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah'tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.”
- Onlar, bir ümmetti, gelip geçti; onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.
- Birtakım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıblelerinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: “Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir.”
- Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinizde bir şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun (yönü, Kabe'yi) kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden ayırt etmek içindir. Doğrusu bu Allah'ın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir.
- Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
- Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun.
- Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.
- Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma.
- Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
- Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz.
- Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.
- Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.
- Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.
- Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.
- Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.
- Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah'a ait kullarız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.”
- Rablerinden bağışlanma (salat) ve rahmet bunların üzerinedir ve hidayete erenler de bunlardır.
- Şüphesiz, Safa ile Merve Allah'ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Ka'be'yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir.
- Gerçekten, apaçık belgelerden indirdiklerimizi ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti gizlemekte olanlar; işte onlara, hem Allah lanet eder, hem de (bütün) lanet ediciler.
- Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.
- Şüphesiz, inkar edip kafir olarak ölenler, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti bunların üzerinedir.
- Onda (lanette) süresiz kalacaklardır, onlardan azap hafifletilmez ve onlar gözetilmezler.
- Sizin İlahınız tek bir İlah’tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir).
- Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
- İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi.
- Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp-kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp-kopmuştur.
- (O zaman, yönetilip) Uyanlar derler ki: “Eğer bize bir kere (daha dünyaya dönme) fırsatı verilse(ydi) muhakkak (şimdi) onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşır (onları yüzüstü bırakır)dık.” Böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını onulmaz hasretlerle gösterecektir. Ve onlar ateşten çıkacak değildirler.
- Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.
- O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
- Ne zaman onlara: “Allah'ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
- İnkar edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl erdiremezler.
- Ey iman edenler size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve yalnızca O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin.
- O, size ölüyü (leşi)-kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
- Allah'ın indirdiği “Kitaptan” bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.
- Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!
- Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler.
- Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.
- Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır.
- Ey temiz akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.
- Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı).
- Bundan böyle kim onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, günahı elbette onu değiştirenlerin üzerinedir. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
- Bunun yanında, kim, vasiyet edenin haksızlığa eğilim göstereceğinden ya da günaha gireceğinden korkup da ikisinin (tarafların) arasını bulup-düzeltirse, artık ona günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
- Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.
- (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır.
- Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz.
- Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.
- Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar.
- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın.
- Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hac için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik , evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınanın tutumudur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
- Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
- Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.
- Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir.
- (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.
- Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup-sakınanlarla beraberdir.
- Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.
- Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır.
- Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, Benden korkup-sakının.
- Rabbinizden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah’ı Meşar-ı Haram’da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız.
- Sonra insanların (topluca) akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
- (Hac) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada ver” der; onun ahirette nasibi yoktur.
- Onlardan öylesi de vardır ki: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru” der.
- İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.
- Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız.
- İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.
- O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
- Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.
- İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.
- Ey iman edenler, hepiniz topluca “barış ve güvenliğe (İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.
- Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
- Onlar, bulut gölgeleri içinde Allah'ın (azabının) meleklerle onlara gelmesini ve (azap) emrinin gerçekleşmesini mi gözlüyorlar? Oysa bütün işler Allah'a döner.
- İsrailoğulları’na sor, onlara nice açık ayetler) verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah'ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek şiddetli olandır.
- İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.
- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe Kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir.
- Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki müminler: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır.
- Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir.”
- Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.
- Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: “Onda savaşmak büyük bir günahtır. Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük bir günahtır. Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır.
- Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür.” Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: “İhtiyaçtan artakalanı.” Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.
- Hem dünya konusunda, hem ahiret konusunda. Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: “Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırt eder). Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”
- Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
- Sana ‘kadınların aybaşı halini’ sorarlar. De ki: “O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.”
- Kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlanıza dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar) takdim edin. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki elbette O’na kavuşucusunuz. İman edenlere müjde ver.
- Bir de yeminlerinizi bahane ederek; iyilik yapmanız, sakınmanız ve insanların arasını düzeltmenize Allah'ı engel kılmayın. Allah işitendir, bilendir.
- Allah sizi, yeminlerinizdeki rastgele söylemelerinizden, boş, amaçsız sözlerden dolayı sorumlu tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak davranandır.
- Kadınlarından uzaklaşmaya yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde eşlerine) dönerlerse, şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
- (Yok) Eğer boşamada kararlı davranırsa (boşanırlar). Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
- Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir.
- Boşanma iki defadır. Sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir. Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.
- Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer bu koca da onu boşarsa, onlar ilk koca ile karısı Allah’ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar.
- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir.
- Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla (böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah, bilir de siz bilmezsiniz.
- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir.
- İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır.
- İddeti bekleyen kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır.
- Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. Bu iyilik edenler üzerinde bir haktır.
- Eğer onlara mehir tespit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tespit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
- Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak namaza durun.
- Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.
- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, evlerinden çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet bıraksınlar. Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sahibidir.
- (Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir şekilde yararlandırılmaları, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir haktır. şekilde yararlandırılmaları, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir haktır.
- İşte Allah, akıl erdiresiniz diye ayetlerini sizin için böyle açıklar.
- Görmedin mi o kimseleri ki, ölüm korkusuyla yurtlarından binlerce kişi olarak çıktılar? Allah onlara: “Ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf sahibidir, ancak insanların çoğu şükretmez.
- Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, gerçekten işitendir, bilendir.
- Kimdir o ki Allah’a güzel bir borç verecek, sonra Allah da ona kat kat fazlasıyla ödeyecek? Allah, (rızkı) daraltır ve genişletir. Ve siz O’na döndürüleceksiniz.
- Görmedin mi, İsrailoğulları’ndan, Musa’dan sonra ileri gelenlerini? Hani, onlar bir peygamberlerine: “Bize bir hükümdar tayin et de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O: “Ya size savaş farz kılınırsa, savaşmaktan kaçınırsanız?” dedi. Onlar: “Niçin Allah yolunda savaşmayalım? Oysa biz yurtlarımızdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık)” dediler. Ama kendilerine savaş farz kılınınca, pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri bilendir.
- Peygamberleri onlara: “Allah, size Talut’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar: “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz, hükümdarlığa ondan daha layığız; oysa ona geniş bir servet de verilmemiştir” dediler. Peygamber dedi ki: “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize seçti ve ona bilgi ve bedensel güçte üstünlük verdi. Allah, mülkü dilediğine verir. Allah, kuşatandır, bilendir.”
- Peygamberleri onlara dedi ki: “Onun hükümdarlığının alameti, size, içinde Rabbinizden bir huzur ve Musa ailesiyle Harun ailesinin bıraktıklarından bir kalıntı bulunan, meleklerin taşıdığı bir sandığın gelmesidir. Eğer iman ediyorsanız, bunda sizin için apaçık bir delil vardır.”
- Talut, ordusuyla birlikte hareket edince dedi ki: “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de ondan tatmazsa -eliyle bir avuç alan hariç- işte o bendendir.” Ancak pek azı hariç, hepsi ondan içti. O ve onunla birlikte iman edenler ırmağı geçince, (diğerleri) dediler ki: “Bugün Calut’a ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise: “Nice az topluluk, Allah’ın izniyle çok topluluğu yenmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir” dediler.
- Calut ve ordusuna karşı meydana çıktıklarında dediler ki: “Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
- Böylece Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Calut’u öldürdü ve Allah, ona mülk ve hikmet verdi; dilediğinden ona öğretti. Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savmasaydı, yeryüzü fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı lütuf sahibidir.
- İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir; onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, gönderilmiş elçilerdensin.
- İşte bu elçiler; biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan kimiyle Allah konuşmuş, kimini de derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya apaçık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, onların ardından gelenler birbirlerini öldürmezlerdi. Ama anlaşmazlığa düştüler; onlardan kimi iman etti, kimi de inkar etti. Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak Allah, dilediğini yapar.
- Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizden infak edin; ne alışverişin, ne dostluğun, ne de şefaatin olacağı gün gelmeden önce. Kafirler, zalimlerin ta kendileridir.
- Allah, kendisinden başka ilah olmayan, Hayy ve Kayyum olandır. Onu ne uyuklama tutar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O’nun izni olmadan, kimse O’nun katında şefaat edemez. Onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. O’nun ilminden, dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları korumak O’na ağır gelmez. O, Aliyy’dir, Azim’dir.
- Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu reddeder ve Allah’a iman ederse, kopması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, işitendir, bilendir.
- Allah, iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin velileri ise tağuttur; onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar, ateşin halkıdır; orada ebedi kalacaklardır.
- Allah’ın kendisine mülk verdiği için, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: “Benim Rabbim, diriltir ve öldürür” deyince, o: “Ben de diriltir ve öldürürüm” dedi. İbrahim: “Şüphesiz Allah, güneşi doğudan getirir, sen onu batıdan getir” deyince, o kafir şaşırıp kaldı. Allah, zalim topluluğu hidayete erdirmez.
- Yahut, bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? Şehir harap olmuş, çatıları çökmüştü. Dedi ki: “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?” Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve: “Ne kadar kaldın?” dedi. O: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar” dedi. (Allah) Dedi ki: “Hayır, yüz yıl kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Eşeğine de bak. Seni insanlar için bir ayet kılalım diye (böyle yaptık). Kemiklere bak, nasıl birleştiriyoruz, sonra onlara et giydiriyoruz.” Bu, ona apaçık belli olunca: “Biliyorum, şüphesiz Allah her şeye kadirdir” dedi.
- Hani İbrahim: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” deyince, o: “Evet (inanıyorum), ancak kalbim tatmin olsun” dedi. (Allah) Dedi ki: “Kuşlardan dördünü tut, onları kendine alıştır, sonra her bir dağa onlardan bir parça koy, sonra onları çağır; sana koşarak gelirler. Bil ki Allah, Aziz’dir, Hakim’dir.”
- Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği, yedi başak bitiren bir tohumun örneğidir; her bir başakta yüz tane vardır. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, kuşatandır, bilendir.
- Mallarını Allah yolunda infak edenler, sonra verdiklerinin peşinden başa kakmayı ve eziyeti izletmeyenler; onların ecirleri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
- Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, Gani’dir, Halim’dir.
- Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş olsun diye malını infak eden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmekle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine şiddetli bir yağmur yağdığında, onu cascavlak bırakıverir. Onlar, kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmez.
- Allah’ın rızasını kazanmak ve nefislerini sağlamlaştırmak için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir yerde bulunan, üzerine bol yağmur yağan bir bahçenin örneğidir; ürününü iki kat verir. Eğer bol yağmur yağmazsa, bir çisenti yeter. Allah, yaptıklarınızı görendir.
- Sizden biri ister mi ki, hurmalık ve üzümlük bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü meyve bulunsun; ama ona yaşlılık çöksün, zayıf ve bakıma muhtaç çocukları olsun, derken o bahçeye ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin? İşte Allah, düşünmeniz için ayetlerini böyle açıklar.
- Ey iman edenler! Kazandıklarınızın temiz olanlarından ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin. Size verilmiş olsa gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah, Gani’dir, Hamid’dir.
- Şeytan, sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin-hayasızlığı emreder. Allah ise, size kendisinden bağışlama ve bol ihsan vadediyor. Allah, kuşatandır, bilendir.
- Dilediğine hikmet verir. Kime hikmet verilmişse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri öğüt alır.
- Her ne infak ederseniz ve her ne adak adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zalimlerin ise hiçbir yardımcısı yoktur.
- Sadakaları açıkça verirseniz, bu ne güzel! Ama onları gizlice yoksullara verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
- Onları hidayete erdirmek sana düşmez; ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne infak ederseniz, bu kendiniz içindir. Yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için infak edersiniz. Hayır olarak ne infak ederseniz, size eksiksiz ödenir ve siz zulme uğratılmazsınız.
- (Sadakalar,) Kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen yoksullara verilir. Onlar, hayalarından dolayı, bilmeyenlerce zengin sanılır. Sen onları simalarından tanırsın; insanlardan yüzsüzce bir şey istemezler. Hayır olarak ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
- Mallarını gece gündüz, gizli ve açık infak edenlerin ecirleri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
- Faiz yiyenler, şeytan çarpmış gibi kalkarlar. Bu, onların: “Alışveriş de faiz gibidir” demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) son verirse, geçmişi ona aittir ve onun işi Allah’a kalmıştır. Kim de dönerse, işte onlar ateşin halkıdır; orada ebedi kalacaklardır.
- Allah, faizi bereketten yoksun bırakır, sadakaları ise artırır. Allah, nankör günahkarların hiçbirini sevmez.
- Şüphesiz, iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin ecirleri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
- Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve eğer gerçekten iman ediyorsanız, faizden geriye kalanı bırakın.
- Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaşta olduğunuzu bilin. Eğer tevbe ederseniz, anaparanız sizindir; ne zulmedersiniz, ne de zulme uğrarsınız.
- Eğer (borçlu) darlık içindeyse, ona genişlik zamanına kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.
- Öyle bir günden sakının ki, o gün Allah’a döndürüleceksiniz; sonra herkese kazandığı eksiksiz ödenir ve onlar zulme uğratılmazlar.
- Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir katip adaletle yazsın. Katip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korksun, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer borçlu aklı ermez ya da zayıf veya yazdıramayacak durumdaysa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, razı olacağınız şahitlerden bir erkek ve iki kadın ki, biri yanılırsa diğeri ona hatırlatsın. Şahitler, çağrıldıklarında kaçınmasınlar. Küçük veya büyük, vadeli borçlarınızı yazmaktan üşenmeyin. Bu, Allah katında daha adil, şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda peşin yaptığınız ticaret müstesna; onu yazmamanızda sakınca yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahit tutun. Katibe de şahide de zarar verilmesin. Eğer zarar verirseniz, bu sizin için bir fısktır. Allah’tan korkun; Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi bilendir.
- Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, alınan rehinler yeter. Eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güvenilen, Rabbi olan Allah’tan korksun ve emaneti ödesin. Şahitliği gizlemeyin; kim onu gizlerse, onun kalbi günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir.
- Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, her şeye kadirdir.
- Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü’minler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. “O’nun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız” dediler ve: “İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş yalnız Sanadır” dediler.
- Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemez. Kazandığı lehine, işlediği aleyhinedir. “Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır yük yükleme. Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim Mevlamızsın; kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”

Bakara Suresini Okumanın Fazilet ve Hikmeti
Bakara suresi, mümin için dünya ve ahiret saadetinin anahtarıdır; zira Resulullah (s.a.v.) bu mübarek surenin okunduğu haneye şeytanın yaklaşamayacağını buyurmuştur. Sure, Allah-u Teala’nın varlığını, birliğini, kudretini ve rahmetini en güzel şekilde beyan ederek kulun kalbini Allah nuruyla aydınlatır. İman esaslarını, ibadetlerin ruhunu, ahlâkı ve toplumsal hayatı düzenleyen ayetleri; insanı hidayet yoluna sevk eder, kalbi takva ile doldurur.
Bakara Suresi Ne Anlatıyor?
Bakara suresi; tevhid akidesini, Allah’ın birliğini ve kudretini vurgulayarak başlar; müminleri takva, namaz ve infakla Rabbine yakınlaşmaya çağırır. Yaratılışın hikmetlerinden, Hz. Âdem’in (a.s.) halifeliğinden, İsrailoğulları’nın kıssalarından ve onların nankörlüklerinden bahsederek geçmiş ümmetlerden ibret almayı öğütler. Şeriatın temel hükümlerini içerir; oruç, hac, zekat, evlilik, boşanma ve miras gibi ahkâmı beyan eder, böylece müminlere dosdoğru bir hayat nizamı sunar.
Bakara Suresi Özellikleri
Kuran-ı Kerim’in en uzun suresi olup 286 ayettir. Adını, 67-73. ayetlerde yer alan “bakara (sığır)” kelimesinden alır. Sure, İslam hukukunun ana konularıyla ilgili pek çok hüküm içermektedir. Tamamının bir nüzul sebebi olmamakla birlikte birçok ayeti için özel iniş sebepleri vardır.
Bakara Suresi Ne Zaman Okunmalı?
Bakara Suresi, Kuran-ı Kerim’in 2. suresi olup, her zaman ve her yerde okunabilir. Resulullah’ın (s.a.v.) “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, Bakara Suresi okunan eve şeytan yaklaşmaz.” buyurduğu rivayet edilir.
Bakara Suresi Ölülere Okunur Mu?
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cenazeye Fatiha suresini okuduğu ve tavsiye ettiği; yine Abdullah bin Ömer’den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ölülerin ruhuna Bakara suresinden okunabileceğini güzel gördüğü aktarılmaktadır.
Bakara Suresi Şifa İçin Okunur Mu?
Resulullah’ın (s.a.v.) “Bakara Suresi’nin son iki ayetini gece kim okursa, o gece ona yeter” buyurduğu nakledilmiştir. Buradaki “ona yeter” ifadesi, alimlerce, şeytanın şerrinden, hastalıklardan ve her türlü kötülükten korunma anlamında yorumlanmıştır.
Efendi Derneği Aracılığı ile Su Kuyusu ve Kurban Bağışı Yapmak İçin Bizimle İletişime Geçiniz!