Nasr Suresi

Medine döneminde nazil olan ve üç ayetten müteşekkil Nasr suresi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) risalet vazifesinin kemâle erdiğini ve Alllah yolunda verilen mücadelenin zaferle taçlandığını bildirir. Aynı zamanda müminlere, Rabbimize hamd, tesbih ve istiğfar ile yönelmeyi emreden bir suredir.

Nasr Suresi Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.
1- İza cae nasrullahi vel-fethu.
2- Ve raeyten-nase yedhulune fi dinillahi efvaca.
3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehu kane tevvaba.

Nasr Suresi Arapça Yazılışı

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ
وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجاًۙ
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّاباً

Nasr Suresi Arapça Yazılışı

Nasr Suresi Türkçe Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim.
1- İza cae nasrullahi vel-fethu.
2- Ve raeyten-nase yedhulune fi dinillahi efvaca.
3- Fe sebbih bi-hamdi Rabbike vestağfirhu innehu kane tevvaba.

Nasr Suresi Türkçe Anlamı

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
1- “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
2- Ve insanların, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman,
3- Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.

Nasr Suresi Tefsiri

Müfessirlere göre “Allah’ın yardımı”ndan maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı Allah’ın Hz. Peygamber’e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen “dinin kemale ermesi, son şeklini alması” anlamında da yorumlanmıştır. “Fetih”ten maksat ise başta Râzî’nin “fetihlerin fethi” dediği Mekke’nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber’e nasip olan bütün fetihlerdir. Fetih mecaz olarak “Hz. Peygamber’e verilen ilimler, dünya nimetleri, cennet” olarak da yorumlanmıştır (Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî, V, 602-603). Sûrede Hz. Peygamber’in şahsında genel olarak müminlere hitap edilerek Allah-u Teala kendilerine bir nimet ve yardım lutfettiğinde O’na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz. Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi tarafından din konularında yalan söylemekle suçlanıyordu (bk. Hûd 11/12; En‘âm 6/33-35). Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden inkârcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve fetihler başladı. Bu durum Araplar’ın İslâm’a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke’nin fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm’ın hâkimiyetini kabul etmiş ve akın akın İslâm’a girmişlerdir. 2. ayet bunu ifade etmektedir. 3. ayette ise daha önce müşrikler tarafından “sihirbaz, şair, kâhin, mecnun” gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete maruz bırakılan Hz. Peygamber’e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah’a hamd ve şükretmesi emredilmektedir. Mekke’den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte Mekke’yi fethetmiş, bu arada tarihin en büyük ve en yapıcı inkılâbını gerçekleştirmişti. İşte bu sebeple müminlerden yüce Allah’a hamdetmeleri, kendilerine nasip edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir. Hz. Peygamber’in günahtan korunduğu bilinmektedir (ismet). Buna rağmen ona Allah’tan af dilemesi emredildiğine göre bunun manası ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya –günahtan uzak dursa bile– Allah’tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için “Allah’ın lutuf ve inâyetine her zaman muhtaç olduğunu dile getirmesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel görmeyip bu sebeple O’ndan af dilemesi”dir. Bu sûre indikten sonra Hz. Peygamber’in, “Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!” anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir (İbn Kesîr, VIII, 532-533; ayrıca bk. Fetih 48/1-3). Sahabeden bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber’in görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır (bk. Buhârî, “Tefsîr”, 110). Bundan dolayı sûreye “vedalaşma” anlamında “Tevdî” ismi de verilmiştir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber’in ancak seksen gün gibi kısa bir süre yaşadığı rivayet edilmektedir (bk. Kurtubî, XX, 233).

Nasr Suresi Nüzul

3 ayetten oluşan Nasr suresi, Medine döneminde inmiştir. Kuran’daki sıralamada 110. Nüzul sırasına göre 114. suredir. Tevbe suresinden sonra nazil olduğu ve tam sure olarak Kuran’ın en son inen suresi olduğu kabul edilir.

Nasr Suresi Faziletleri

“İza cae nasrullahi vel-feth” ile başlayan bu sure, Allah'ın yardımını ve fethini müjdelemekte, kullarına tesbih ve hamd ile Rabbimize yönelmeyi emretmektedir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) veda haccında nazil olmuş, müşriklere karşı ümmetin zaferi ve dinin kemale ermesini vurgular. Okunması kalbe sekinet indirir; kulunu Allah’a yakınlaştırır. Nasr suresi’ni okuyan ve idrak eden mümin, zalimlerin karşısında dimdik durur; Cenab-ı Hak, onu nusretiyle destekler ve er ya da geç zafere ulaştırır.