Fatiha Kuran-ı Kerimin ilk suresidir. “Fatiha-ı Şerife” ve “Ümmü’l-Kitab” gibi isimlerle anılan bu sure, yedi ayetinde Allah’ın birliğini, merhametini ve ahiret gününün yegane hakimi olduğunu bildirir. Resulullah (s.a.v.) Fatiha’yı Kuran-ı Kerim’in en büyük suresi nitelendirmiş, böylece onun eşsizliğini bizlere göstermiştir. Sahabe-i kiramın naklettiği üzere, bu sure her derde deva, her kalbe şifa sunan bir rahmet pınarıdır. Namazın her rekâtında okunması farz kılınan Fatiha, müminin Rabbine yönelişinin, hamd ve dua ile O’na sığınışının en güzel tezahürüdür.

Tesbih duası, halk arasında müstakil bir dua olarak anılsa da aslında namaz sonrası yapılan tesbihatı ifade eder. Bu tesbihat Resulullah’ın (s.a.v.) ümmetine miras bıraktığı, namaz ibadetini tamamlayan ve Allah’a zikir ve hamd ile yaklaşmayı sağlayan bir sünnettir. Tesbihat, namazın ardından okunan selam duası, salavat, Ayetel-Kürsî ve belirli sayılarda çekilen “Sübhânallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahu Ekber” tesbihleriden oluşur.

Mülk Suresi, Kuran-ı Kerim’in altmış yedinci suresi olarak Allah-u Teala’nın kâinat üzerindeki eşsiz kudretini ve mutlak hâkimiyetini anlatır. Mekke’de nazil olan bu sure, “Tebârekellezîy biyedihilmulku” kelamıyla başlayarak her şeyin yegâne sahibinin Allah olduğunu bildirir ve kulun Rabbine karşı acziyetini hatırlatır. Hz. Muhammed de (s.a.v.) “Bu sureyi okuyun, zira o kabir azabından kurtarıcıdır” buyurarak surenin faziletini vurgulamıştır.

Kuran-ı Kerim’in rahmet ve ikaz yüklü bir kelamı olarak, Mekke’nin zorlu günlerinde inmiştir. Allah-u Teala’nın kâinattaki kudretini ve ahiret yurdunun gerçeklerini açık bir şekilde anlatarak insanları uyarır. Dünyada işlenenlerin ahirette herkesin karşısına çıkacağını bildirerek, iyilerin güzelliklere kavuşacağını, kötülerin ise azaba düçar olacağını söyler.